TERK SUÇU (TCK MADDE 97)

TERK SUÇU (TCK MADDE 97)

Terk suçu, koruma, gözetim yardım veya bildirim yükümlülüğünün ihlali başlığı altında Türk Ceza Kanunu’nun 97. maddesinde düzenlenen bir suç türüdür. 


TCK madde 97; 
Yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi haline terk eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Terk dolayısıyla mağdur bir hastalığa yakalanmış, yaralanmış veya ölmüşse, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre cezaya hükmolunur.

Bu suçun cezalandırılması ile elde edilmek istenen amaç koruma ve gözetim bakımından kendine yetemeyecek kişilerin hastalığa terk edilmesinin önlenmesi ve kişilerin birbirine yardımıdır. Kanun bu madde ile kamu düzenini korumayı amaçlamıştır. 

Maddenin ilk fıkrası terk suçunun basit halini düzenlerken, ikinci fıkrası ise terk suçunun nitelikli halini düzenlemektedir. 

Bu kapsamda ilk fıkrada yaşı veya hastalığı dolayısıyla koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan kimseyi kendi haline terk eden kişi üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilecekken; ikinci fıkrada terk mağduru kişinin hastalığa yakalanması, yaralanması veya ölmesi hallerinde kanunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre cezalandırılacağı düzenlenmiştir.

Önemli Notlar

1) Terk suçunun fiili, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan kişinin kendi haline terk edilmesidir. 

2) Terk fiili icrai hareketle işlenebileceği gibi ihmali hareketle de işlenebilir.

3) Terk suçunun faili, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan herkes olabilir. Bu kapsamda çocuklar bakımından veliler ve akıl hastaları ile kısıtlılar bakımından vasiler koruma ve gözetim yükümlüleridir.  

4) Terk suçunun mağduru ise kendisine bakamayacak derecede yaşlı olan ya da hasta olan kişilerdir. Hastalığın ruhsal yahut fiziksel olması fark etmemektedir. 

5) Terk etme suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bir diğer deyişle fail, koruma ve gözetime muhtaç kişiyi terk ettiğini bilmeli ve istemelidir. 

6) Terk suçu şikayete tabi bir suç değildir. Diğer bir deyişle, terk suçunu işleyen kişi şikayet edilmemiş olsa dahi soruşturma ve kovuşturma aşamaları devam edecektir. Ayrıca terk suçu uzlaşmaya da tabi değildir. 

7) Terk suçunun olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıl olup, bu suça ilişkin görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir. 

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2015/951 E. , 2019/6397 K.
“…Türk Ceza Kanununun 97. maddesinde düzenlenen terk suçunun birinci fıkrasında, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi hâline terk etmek suç olarak tanımlanmıştır. Suçun maddi unsuru yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan mağdurun “kendi haline terk edilmesidir”. Somut olayda ise; 01.01.1956 doğumlu olan, katılanın dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerden herhangi bir hastalığı veya engeli olmadığı, maaşının olduğu, zaman zaman akrabalarının veya babasından miras kalan evde oturduğu, suç tarihi itibariyle ileri bir yaşta olmadığı anlaşılmakla; katılan yönünden “kendi haline terk edilme” olgusunun ne şekilde gerçekleştiği açıklanmadan yetersiz ve yerinde olmayan gerekçe ile TCK’nın 97. maddesinde düzenlenen terk suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması… Bozmayı gerektirmiş…” şeklindedir. 

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/27941 E. , 2021/4925 K. 
 “…Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak; Türk Ceza Kanununun 97. maddesinde düzenlenen terk suçunun birinci fıkrasında, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi hâline terk etmek suç olarak tanımlanmış, terk olgusu bağımsız bir suç olarak kabul edilmiştir. Suçun mağduru, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimse, faili ise, bu kimseler üzerinde kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan koruma ve gözetim yükümlülüğü yüklenen kişilerdir. Bu suçla korunan hukuki değer, insanın yaşama ve vücut bütünlüğü hakkının yanı sıra koruma ve gözetim yükümlülüğü olan kişilerin bu görevlerini yerine getirmelerinin sağlanması ve bu sayede ortaya çıkacak sosyal fayda düşüncesidir. Suçun maddi unsuru yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan mağdurun “kendi haline terk edilmesidir”. Suç bağlamında “kendi haline terk”, failin, mağdurla olan fiili ilişkisini geçici ya da sürekli şekilde kesmesi ve mağduru egemenlik alanının dışına çıkarması, bu bağlamda kendi haline bırakmasıdır. Bu suç “kendi haline terk” gerçekleştiği anda tamamlanır. Terk süresi uzun veya kısa olabilir. Burada önem taşıyan husus, terk süresinin mağdur için tehlike yaratma hususunda yeterli olup olmadığıdır. Kişinin kendi haline terk edilmesi, koruma ve gözetim altında bulunanın, bu yükümlülüğü üstlenmiş olan kişi tarafından herhangi bir yerde korumadan yoksun hale getirilmesidir. Terk fiilinin, fail dışında, koruma ve gözetim yükümlülüğünü üstlenebilecek durumda olan ve bu iradeyi taşıyan kişilerin inisiyatif kullanabilecekleri biçimde ve ortamda gerçekleştirilmesi halinde bu suç oluşmaz. Suçun oluşumu için, failin mağduru, koruma ve gözetim yükümlülüğü üstlenebilecek durumdaki bir kişi veya kurumun kontrolüne bırakmaksızın “mağduru kendi haline terk” fiilini gerçekleştirmesi veya terk anı itibariyle bu yükümlülüklerin kim tarafından taşınacağının belirsiz olması gerekir. Terk suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Faildeki saikin önemi yoktur. Fail yaşı, hastalığı dolayısıyla kendisini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle yasa, sözleşme, doğal bağlılık ilişkisi veya fiili bir nedenden dolayı koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan kişiyi terk etme bilinç ve iradesiyle hareket etmelidir. Başka bir deyişle fail, “kendi haline terk” eyleminden doğacak neticeyi bilmeli ve istemelidir. Mağdurun kendi haline terk edilmesi, icrai ya da ihmali davranışla gerçekleştirilebilir. Terk suçu, gerçek ihmali suçtur ve kanunda tarif edilen belli bir emredici davranışın (terk etmeme) kasten yerine getirilmemesi ile oluşur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 447. maddesinde; “Vasi, kısıtlıyı korumak ve bütün kişisel işlerinde ona yardım etmekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiş, aynı Yasanın 445.maddesinde ise dikkat ve özen yükümlülüğü düzenlenmiştir. Buna göre vasi kısıtlının bakımı ve korunması için asgari dikkat ve özen göstererek gerekli önlemleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Yapılan açıklamalar ışığında incelemeye konu olayda; tanık olarak dinlenen köy muhtarı ...'nın alınan beyanında, sanığın vefat eden ...’la ilgilenmediğini, köye bırakıp gittiğini, kendilerine bir şey söylemediğini, ...’ın evde yalnız kaldığını ve bu şekilde evde vefat ettiğini söylemesi, 05/11/2012 tarihli Jandarma tutanağında ise vefat eden Nuriye Soydaşın evinde tek başına yaşadığı, hiçbir yakının kendisini ziyaret etmediği, ...’ın yürüyemediği şeklinde tespit bulunması, sanık tarafından köye bırakılmasından sonra ...’ın yiyecek, içecek ve ilaç ihtiyacının köydeki komşuları tarafından sağlandığının anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin TCK'nun 97.maddesinde düzenlenen "Terk" suçunu oluşturup oluşturmadığı tartışılmadan, TCK'nın 233/1. maddesi uyarınca yerinde olmayan gerekçeyle şikayet yokluğundan düşme kararı verilmesi, Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısı ve Üst Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 18/02/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” şeklindedir.